2025'te iklim ve çevre adına yedi önemli kazanım

Yenilenebilir enerjinin yükselişi

Bu yıl rüzgar, güneş ve diğer yenilenebilir enerji kaynakları, kömürü geride bırakarak dünyanın bir numaralı enerji kaynağı oldu.

Yenilenebilir enerjideki küresel büyüme, temiz enerji üretimini büyük ölçüde genişleten ve temiz enerji teknolojileri ihracatına hakim olan Çin tarafından yönlendiriliyor.

Çin, güneş enerjisindeki muazzam büyümenin yanı sıra, tayfunlara dayanıklı rüzgar santralleriyle aşırı fırtınaların gücünden bile yararlanıyor.

Diğer ülkeler de rüzgar enerjisi sayesinde dikkat çekici ilerlemeler kaydetti.

Birleşik Krallık'ta 2025 yılında yapılan bir inceleme, rüzgar enerjisinin bir önceki yıl en büyük tek enerji kaynağı haline geldiğini ve talebin yaklaşık üçte birini karşıladığını, kömürün ise enerji kaynağı olarak neredeyse tamamen ortadan kalktığını ortaya koydu.

Küresel olarak, ülkelerin %80'inden fazlasında yenilenebilir enerji kapasitesindeki büyüme oranı hızlanıyor.

Uluslararası Enerji Ajansı'na göre, 2030 yılına kadar toplam yenilenebilir enerji kapasitesinin bugünkü seviyelerin iki katına çıkması bekleniyor.

Okyanus koruma alanları

Ülkelerinin yetki alanlarının ötesindeki sular olarak tanımlanan açık denizler, dünya okyanuslarının yaklaşık üçte ikisini oluşturuyor.

Şu anda bu geniş alanın sadece %1'i koruma altında, ancak bu durum yakında değişecek.

Onlarca yıllık müzakerelerin ardından, açık denizleri korumaya yönelik küresel bir anlaşma nihayet 2023'te kararlaştırıldı ve Eylül 2025'te yürürlüğe girmesi için yeterli sayıda ülke tarafından onaylandı.

Açık Denizler Anlaşması, bu suların %30'unu yaşam alanlarının, türlerin ve sağlıklı deniz ekosistemlerinin korunmasına adanmış Deniz Koruma Alanları (DKA) haline getirmeyi taahhüt ediyor.

Ulusal sulardaki okyanuslar da ek koruma önlemlerine tabi tutuldu.

Bu yıl, Fransız Polinezyası'ndaki Tainui Atea'da dünyanın en büyük deniz koruma alanı kuruldu; bu alan 1 milyon 100 bin kilometrekarelik okyanus alanını korumayı hedefliyor.

Ormanlar için önemli dönemeç

Brezilya bu yıl, Amazon yağmur ormanlarında düzenlenen ilk BM küresel iklim konferansı olan COP30'a ev sahipliği yaptı ve ormanları önemli bir platform haline getirdi.

Brezilya 2030 yılına kadar ormansızlaşmayı sona erdirme yönündeki önceki taahhüdünü hayata geçirmek için bir "yol haritası" planını duyurdu.

Zirvenin resmi metninin dışında yer almasına ve hukuki statüsünün hâlâ belirsiz olmasına rağmen, 90'dan fazla ülke tarafından desteklendi.

Brezilya ayrıca mevcut orman alanlarını korumak için Tropikal Ormanlar Sonsuza Dek Tesisi (TFFF) adı verilen bir finansman platformu da kurdu.

Bu girişim, tropikal ormanların korunmasının değerinin yok edilmesinden daha fazla olmasını sağlamayı amaçlıyor. Bu amaçla, ormanlarını korumak için başarılı ve doğrulanmış adımlar atanlara mali ödüller verilecek.

Hedefi 125 milyar dolar olmasına rağmen, fona bugüne kadar sadece 6,7 milyar dolar bağış yapıldı.

Birleşmiş Milletler'in 2025 tarihli raporuna göre, küresel ölçekte yıllık ormansızlaşma oranları 1990-2000 dönemine kıyasla 2015-2025 döneminde %38 daha düşüktü. Ormanların yarısından fazlası artık uzun vadeli yönetim planları kapsamında.

İklim davalarında dönüm noktası

Dünyanın en yüksek mahkemesi olarak kabul edilen Uluslararası Adalet Divanı (UAD), bu yıl iklim değişikliği konusunda ülkelerin birbirlerine dava açmasının önünü açan tarihi bir karar verdi.

Bu adım, iklim değişikliğinden ciddi şekilde etkilenen ülkelerin, kirliliğe neden olan ülkelere karşı yasal işlem başlatmalarına yardımcı olabilir.

Karar, mahkemenin kendisi ve ulusal mahkemeler için bağlayıcı olmasa da, uzmanlar Uluslararası Adalet Divanı'nın bulgularının önemli bir ağırlık taşıdığını ve iklim davalarının başka yerlerde ele alınma biçimini önemli ölçüde etkileyebileceğini söylüyor.

Yaban hayatı için kazanımlar

Bu yıl nesli tehlike altında olan birçok tür dikkat çekici bir şekilde toparlandı.

Bir zamanlar yumurtaları ve süs kabukları için avlanan yeşil kaplumbağalar, yok olma tehlikesinin eşiğinden kurtarıldı.

Yavruların sahillere bırakılmasından balık ağlarına yanlışlıkla takılmalarının azaltılmasına kadar uzanan, on yıllarca süren koruma çabaları sayesinde popülasyonları yeniden arttı.

Diğer yandan Hindistan'da, on yıldan uzun sürede kaplan popülasyonunu ikiye katlanarak 3.600'ü aştı. Ülke şu anda dünyanın kaplanlarının %75'ine ev sahipliği yapıyor.

Yaklaşık 60 milyon insanın yanında, 138 bin 200 kilometrekarelik bir alanda yaşıyorlar. Bu alanda kaçak avcılıktan ve yaşam alanı kaybından korunmaları ve insanlarla olan çatışmalarının azaltılması için çok sayıda çalışma yapıldı.

Bilim insanları, bu çabanın değerli dersler sağladığını ve dünyanın geri kalanına doğa korumanın büyük kedileri nasıl koruyabileceğini, biyolojik çeşitliliği nasıl artırabileceğini ve yerel toplulukları nasıl destekleyebileceğini gösterdiğini söylüyor.

Yerli topluluklar

Bu yıl, yerli halklar, gezegenin korunması ve yönetimi konusunda lider olarak BM düzeyinde resmen tanındı.

Şubat ayında düzenlenen BM'nin COP16 biyolojik çeşitlilik zirvesinin kapanış bölümünde, yerli halklara koruma konusunda küresel karar alma süreçlerinde resmi bir söz hakkı verildi.

Yeni bir daimi komitenin kurulmasıyla bu hak güvence altına alındı ve yerli halkların görüşmelerdeki daha önceki gayri resmi ve sembolik statüsü, kalıcı ve resmi bir statüyle değiştirildi.

Klamath Nehri üzerindeki barajın yıkılması

California'daki Klamath Nehri üzerindeki dört barajın tarihi yıkımından sadece bir yıl sonra, somon balıkları geleneksel yumurtlama alanlarına geri döndü.

California Balık ve Yaban Hayatı Departmanı'nın Klamath Havzası Programı'nın çevre yöneticisi Michael Harris, yerel basına verdiği demeçte, "Şu anda arazinin her yerinde somon balığı var" dedi.

"Dönüş hızları dikkat çekici."

Somon balıkları nesillerdir nehrin yukarı kesimlerinde bulunmuyordu.

Ancak kabile önderliğindeki bir kampanya sayesinde, on yıllarca nehri ciddi şekilde kirleten dört hidroelektrik barajı 2024'te yıkıldı ve böylece güçlü Klamath Nehri yeniden özgürce akmaya başladı.

 

Kaynak:BBC